“Hadi çayına kahvene şeker yerine
bi’ MERHABA at
biraz gülümseme ekle
gününe tat kat…”
Sevgili dostum Cem Seyhun ÜNBAY dizelerindeki gibi
“MERHABA” dedik birbirimize
“MERHABA” Sevgili Ruhan Hocam, iyi ki varsın.
“MERHABA” Kendi güzel, yüreği güzel insanlar: İyi ki varsınız iyi ki tanıdım sizleri.
Lunapark sevinçleri yaşadım sizlerle birlikte olduğum saatler boyunca.
Lunapark sevinçlerini bilirmisiniz siz?
Elma şekeri, dondurmalı kağıt helva yiyebilme heyecanınız ile her oyuncak ile farklı duygu durumları.
Komik aynalarda uzun uzun kendine gülebilmen o en saf en temiz duygularınla.
Minik kalplerin sevinçten yerinden çıkacak gibi atma hali çocuk olma hali!
Çocukluk demek masumluk demek, karşılıksız koşulsuz sevgi, merhamet demek.
Her zaman iyiliklerin olduğu kötülüklerin asla olmadığı bir dünya demek…
Masum gözlerle bakar, minik ama bir o kadar da kocaman kalbimizle yaşardık ya hayatı.
Etrafımızda her zaman güzel olaylar oluyormuşcasına mutlu ve huzurluyduk ya.
Dünya güzeldi gözümüzde…
Dedim ya, lunapark sevinçleri yaşadım sizlerle…
Sayı 35 olunca bir iki satıra sığmıyor “deneyimledim ki” ler.
Ama ,Ralp Waldo Emerson şu sözü “Kazdağları geyik kampı” nı anlatmış sanki.
“Yolun seni götürdüğü yere gitme, bunun yerine yolun olmadığı yere git ve bir iz bırak”
Aynı hayat gibi inişli çıkışlı tozlu topraklı, patikalarda ,dik yamaçlarda arabalarda zıplaya zıplaya oturdu taşlar yerine. Sisleri yırttık ve geçtik ”SİZLERİ ” yırttık “SEN “yaptık kestane kokulu ormanda .Yağmurda beraber ıslandık ve arındık. Önümüze zaman zaman “KÜTÜKLERİN “ “KÖTÜLÜKLERİN “çıkabileceğini gördük. Ama “O “KÜTÜKLERİN” “KÖTÜLÜKLERİN” yolumuza engel olamayacağını, onları yolumuzdan çekmenin sadece biraz zaman alacağını gördük. Kendini ve sevdiklerin yolda tutmanın zaman zaman seni yorabileceğini hatta sakatlayabileceğini ama güçlendireceğini de gördük. Olası acıya dayanmak ve cesaret ile yola devam etmek gerektiğini de deneyimledik…
Farkındamısınız?
Biz Kazdağları yani İDA dağının mitolojik hikayelerdeki ODESA DESTANI gibi kendi destanımızı yazdık her birimiz.!
Kolundaki zedelenme için geçmiş olsun ,üzüldük.
Sevgili Ruhan Hocam bir kol zedelenmiş olabilir ama 70 kolun daha oldu unutma…
Bir ateş etrafında toplandık aynı gök kubbe altında tüm kalbimle sizlerle paylaştığım yaşanmışlığıma döndüm yıllar sonra yeniden. Yüksek bir gökdelenin enkazında gibi kaldığım o günü paylaşmak bana iyi geldi.
“Korkularım benden korkmaya başladı.” NEFES almaya başladığımda ise ne kadar güçlendiğimi gördüm.
Dudaklarımdan döküldü ,deneyimledim ki ;
Okyanusdaki dalgalar gibi, bizi devirmeye ve yolumuzdan saptırmaya çalışanlar olabilir.
Şartlar ne olursa olsun mücadele etmek lazım.”
Birileri çıkar ve sana kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun derse.
Özdemir Asafın deyişi ile; “Öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştur o an.” Demek lazım dedim.
Ben bir otel işletmecisi ve kurucusu olduğumdan mı bilmem ama;
düşününce hayat dediğimiz şeyi çok andırmıyor mu bir otel yaşantısı?
Aşık Veyselin de sazı ve sözü ile can verdiği “iki kapılı bir han” ….
Ne kadar konforlu olursa olsun,ne kadar bağlanırsak bağlanalım, gün gelir toparlanır, çıkar gideriz oradan!
Ev değildir bizim için. Bizim değildir.
Kalış süresi sonunda boşaltırız odamızı.
Otele giriş anlarında bir endişe ve tedirginlik hali olsa da; bazılarımız yine de bir başka sever ya otelleri.
Biz de başka sevdik Kazdağları Geyik Kampını.
Aynı Edip Cansever’in o güzel kitabı “oteller kenti’ndeki “şu dizeleri gibi Kazdağları Geyik Kampı:
Dışarı çıkamadık: çünkü hep dışarıdaydık,
İçeri girmedik; çünkü hep içerdeydik…
Bir oteldik ki hepimiz ,öylece otel kaldık.”
”Başarılarımı da hatırladım,başarısızlıklarımı da!”
Size komik gelebilir ama ,başarılarımın da başarısızlıklarımın da kendimle alakalı olduğunu aktif olarak motorsiklet kullanmaya başladığımda farketmiştim.
Ne alaka mı ?
Motosiklet kullananlar çok iyi bilir:
“nereye bakarsanız oraya gidersiniz.”
Bu istisnasız bir kuraldır. Bunu bir çok kez deneyimledim. Yola baktığımda yola girdim. Yere baktığımda yoldan çıkıp hep yerle bir oldum hep.
İş hayatımızda, sosyal hayatımızda da durum bundan farklı değil… Nereye bakarsanız oraya gidersiniz. Niye mi anlatıyorum bunları size? Sevgili Merve OTÇEKEN, seninle arabada yaptığımız konuşmayı yol boyunca düşündüm. Bana farkındalık sağladın. Benim yerime Epiktetos (Ms 135) verdi cevabı… ”Kendi kendime kesinlikle engel olmayacağım”
Sevgili Semih PEHLİVAN hocamdan alacağım “mikro mimikler eğitimi” dersleri ile daha iyi göreceğim ama vedalaşırken herkesin gözlerinin içine derinliklerinize baktığımı itiraf ediyorum.
Neden mi?
Bilinç düzeyi çok yüksek bir gruptan ayrılmak istemedi hiç kimse. Namdar Rahmi Karatay’ın şu dizeleri takıldı dudaklarıma:
“işte geldik gidiyoruz Ne beklerdin, ne buldun sen yeryüzünde hey serseri?
Bilinir mi böyle yerde bir kimsenin öz değeri?”
Günün sonunda deneyimledim ki; başı ve sonu belli olan yaşamın içinde üretmek gelişmek, yaşamak, insanlığa değer katmak ve bilgi paylaşmak çok ama çok önemli. Sosyal çevremizde, çalışma ortamınızda, okulunuzda her yerde; cesaret, fark edilmek, taktir edilme, güven ve umutla beslenmek isteyen insanlar olduğunu unutmamamız lazım. İnsanları etkilemek, kendilerini iyi hissetmek ve gelişmelerine yardımcı olmak konusunda en etkili faktör sevgidir kalplere dokunmaktır. İnsanları harekete geçirmek için önce kalplere dokunmasını bilmek lazım. Çünkü ,kalp akıldan önce geliyor. Kalbime iyi geldiniz. Bana iyi geldiniz. Bugün ve yarınlarda kendimi iyi hissetmem için çok nedenim oldu sizlerin sayesinde. Etrafımdaki insanlara iyi gelmem için beni çoğalttınız, onların günlerini aydınlatmam için bana nedenler verdiniz.
İyi varsınız Ruhan hocam ve her birinizin tek tek isimlerinizi yüreğime kazıdığım güzel insanlar.
Her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim.
senide iyiki tanıdık güzel insan …
Comments are closed.